Başörtüsünü ve doğal olarak başörtülüleri sorun olarak görenler, yıllardır savunageldikleri tezleri değiştirmeye başladı. ‘Kadınların özgür iradeleriyle yaptığı bir tercih’ şıkkına zinhar ihtimal vermiyorlardı.
Onlara göre başörtüsü, dindar erkekleri kolayca avlayıp evlenebilmenin yoluydu. Ya da türbana hapsettikleri kadınları daha kolay güdebileceğini düşünen erkeklerin baskısının sonucuydu. Bu önyargıları herhangi bir bilimsel çalışmaya dayanmıyordu. Amacı, ötekileştirme ve aşağılama olduğu için bilimsel dayanaklarının olması da gerekmiyordu.
İspatlanmaya çalışılan yeni teori, eski açıklama biçiminin toptan reddini kaçınılmaz kılıyor. İddiaya göre başörtüsü artık tercih sebebi değil. Hatta caydırıcı bir özellik. Dindar erkekler tercihlerini başı açıklardan yana kullanmaya başlamış. Hatalarını anlayanlar ilk fırsatta ‘çayda çıra’ eşliğinde pişmanlık haklarını kullanma peşindelermiş. Başta okul olmak üzere bütün ‘tabusal-kamusal’ alanlardan sökülüp atılan türbanlılar son kalelerini de kaybetmek üzere(!).
Son zamanlarda yapılan anketlerde başörtülü sayısında tespit edilen azalmanın sebebi bu olabilir mi? Evlenmek için örtünüyorlardı. Örtündükleri için evlenemeyecekler. O halde artık örtünmeyecekler. Aristo bile bu mantık kurgusuna şapka çıkarırdı. Açılmak dışında bir seçenekleri daha var türbanlıların: Başı açık karısı olan birkaç kişiyi ayartıp rövanşı almak!
Tövbemi bozup ironiye kaçtığımın ve tehlikeli sularda dolaştığımın farkındayım. Kinayeli anlatımı yanlış anlayıp telefonlara sarılanlar santralı kilitlemeden savunmamı yapayım. Ey titiz okur, haklısın böyle hassas konularda ciddiyetten ayrılmamalıyız. Ama ciddi yazdığı iddiasındaki kimi yazarlar o kadar komik ki, aynı frekans aralığına inmek için risk almak zorunda kalıyoruz.
Dindar erkeklerin, kadınları belirli kalıplara zorladığı tezinin yılmaz savunucuları, başka bir şablonu dayattıklarının farkındalar. Zaten kimse ‘şablonum kötü’ demez. Sorun, şabloncu yaklaşımların fazlaca sırıtıyor olmasında. Bütün ‘ahval ve şeraitin’ aleyhte ittifakına rağmen, bedel ödemeyi göze alarak örtünmenin aslında iradi bir tercih olduğu gerçeği göz ardı ediliyor. Gerçekten kadının özgürleşmesini savunanların bu tercihe saygı duymaları, hatta bu tercihi desteklemeleri gerekmez mi? Tersinin yaşanıyor olması samimiyetsizliğin göstergesi.
Kimse çıkıp başı açık kadınların, erkeklerin zoruyla böyle giyindiğini iddia etmiyor. Oysa bu tezin birincisinden daha fazla dayanağı var. Erkek egemen bürokrasi baş açmayı zorunlu kılmıyor mu? Bu hukuksuz ve dahası kanunsuz yasakla dayatılan uygulamaya tabi olmanın özgürlükle alakası olabilir mi?
İki yıl önce yazdığım ‘Tabusal alanda baş açma özgürlüğü var mı?’ başlıklı yazımdan alıntı yaparak bitireyim: “Ülkemizde kadınların baş örtme özgürlüklerinden bahsetmek mümkün değil. Bu aynı zamanda baş açma hürriyetinin de bulunmadığının delili. Özgürlük, iki zıt arasında tercih hakkının mevcudiyeti ölçüsünde mümkün. Bir eylemi yaptığınızda eğitim hakkınız engelleniyor, ikinci sınıf insan muamelesine tabi tutuluyor ve hakarete uğruyorsanız, aksini yapma özgürlüğünüzden bahsedilemez. Devlet gücüyle dayatılanı yapmanın neresi özgürlük?.. Bir dönem başörtülülerin özgür iradeleriyle karar vermedikleri öne sürülerek ‘kişisel tercih’ savunmasına tedbir üretildi. Baba ve koca gibi erkeklerin baskısıyla örtüye bürünüldüğü ileri sürüldü. Kırsal kesim için nispeten doğru olan bu ezberi, üniversiteli kızlar bozdu. Onlar gelecek endişesi içindeki babalarına ve devlette köşe başlarını tutmuş ceberut erkeklere direnerek örtündü. Bu açıdan bakıldığında hür iradesiyle başını açmak isteyenlerin en az başörtülüler kadar rahatsız olması ve mücadele etmesi gerekiyor.”